BUĞDAYDA SOĞUK ZARARI, NEDENLERİ VE ÖNERİLER
Tüm dünyada ve ülkemizde küresel iklim değişiminin etkisi tartışılmaktadır. Bu etkinin bir sonucu olarak, bölgemizde son yıllarda abiotik ve biotik stres faktörlerinin bitkiler üzerindeki olumsuz etkilerinde önemli artışlar görülmektedir. Geçen yıl (24 Nisan 2020) meydana gelen -3-4 oC civarındaki soğuklar, özellikle başak çıkarma döneminde olan buğday çeşitlerinde zarara neden olmuş, verim kayıpları yaşanmıştır. Bu yıl bölgemiz tahıl üretim alanlarında yaptığımız gözlem ve incelemelerde özellikle Tekirdağ ve ilçelerinde ekim zamanı, ekim lokasyonu, kullanılan çeşit, verilen gübre miktarı ve zamanı gibi yetiştirme tekniği uygulamalarına göre farklı düzeylerde soğuk zararı oluştuğu belirlenmiştir. Zira serin iklim tahılları arasında çavdar ve tritikalenin ardından soğuğa en dayanıklı olan buğdaydır. Bitkiler gelişmelerinin hemen her döneminde ani sıcaklık değişimlerine oldukça duyarlıdır. Eğer bu değişimler sık aralıklarla olursa bitkiler zarar görmeyecekleri sıcaklık derecelerinde bile zarar görebilirler.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri öğretim üyeleri ve Müdürlüğümüz personellerince durumla ilgili sahada tespitler yapılmış ve üreticilerimiz bilgilendirilmiştir; hububat alanlarında yaptığımız incelemelerde özellikle Tekirdağ ve ilçelerinde ekim zamanı, ekim lokasyonu, çeşit, verilen gübre miktarı ve zamanı, yapılan tarımsal uygulamalara göre farklı düzeyde soğuk zararı görülmüştür. Bölgede yapılan değerlendirmelerde bölge ekolojisinde ıslah edilen çeşitler ve bölge ekolojisinde uzun zamandır yetiştirilen çeşitler (en az 4-5 yıldır) soğuk zararından genelde etkilenmemiştir veya çok az etkilenmiştir.
Bu yıl, Trakya Bölgesinde Kasım ve Aralık aylarının hatta Ocak ayının da önemli bir bölümünde sıcaklık değerlerinin mevsim normallerinin üzerinde olması nedeniyle özellikle mutlak kışlık olmayan alternatif karakterli erkenci buğday çeşitlerinde gereğinden daha hızlı bir vejetatif gelişmişe meydana gelmiştir. Bu hızlı vejetatif gelişme sonucunda, bitkiler 0 oC'nin altındaki düşük sıcaklıklardan zarar görmüşlerdir. Bir de buna erken ekim, gereğinden fazla tohum kullanımı, fazla ve erken azotlu gübreleme eklenilince bu zarar çok daha fazla olmuştur. Normal koşullarda buğday çeşitleri -10 oC gibi düşük sıcaklıklara dayanabilmekte ve bu sıcaklıklardan çok ciddi bir zarar görmemektedir. Bu yıl olduğu gibi ekimden sonra hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyreder ve ardından aniden düşerse bitkiler soğuğa hazırlıksız yakalanırlar. Bu durum, özellikle hızlı gelişen alternatif karakterli çeşitlerde daha fazla görülmektedir. Farklı zamanlarda yaptığımız alan incelemelerinde yaptığımız görüşmelerde üreticiler, daha önceki yıllarda yetiştirdikleri ve yüksek verim aldıkları çeşitlerde o yıllarda soğuk zararı fazla olmadığı halde bu yıl ciddi zarar olmasını anlayamadıklarını ifade etmektedirler. Bunun en önemli nedeni bölgeye uygun olmayan çeşitlerin ekilmesinin yanında, ekim zamanı, fazla tohum kullanılarak yapılan sık ekim, azotlu gübrenin erken ve fazla uygulanması gibi yetiştirme tekniği uygulamalarındaki hatalar ve bunların yanı sıra yukarıda bahsettiğimiz gibi ekimden sonra hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde olması ve ardından aniden düşmesidir. Bu konu ile ilgili bazı yazılarda gübre uygulamasının çeşitlerin gelişiminin hızlandırdığı, bitkilerin erken sapa kalktığı ve zarar gördüğü belirtilse de burada önemli nokta bunlarla beraber çeşitlerin yazlık, alternatif ve kışlık tabiatta olmasıdır. Çeşitlerin erken sapa kalkması büyük oranda çeşidin alternatif ya da kışlık karakterli olmasına bağlıdır. Bazı çeşitler soğuklanma ihtiyacı olan vernalizasyonunu 2-3 hafta gibi kısa sürede tamamlarken (alternatif karakterli erkenci çeşitler), bazı çeşitler 5-6 haftada (orta erkenci çeşitler), bazı çeşitler ise 9-10 haftada (mutlak kışlık geççi çeşitler) tamamlamaktadır. Biz bitkilerimizi erken ekim yapmamak koşulu ile vernalizasyon isteği için gerekli olan bu süreler tamamlanmadan sadece gübre uygulaması ile bu çeşitlerin daha erken sapa kalmasını sağlayamayız. Buradan çıkan soru; peki soğuk zararından bitkilerimizi korumak için nelere dikkat etmek gerekir? Bu soruya karşılık yapılması gerekenleri ana başlıklar halinde şu şekilde sıralayabiliriz;
1-Çeşit seçimi: Çeşit seçiminde ekolojik uygunluk, verim düzeyi ve ürün kalitesi etkili olmaktadır. Burada verim düzeyi ve ürün kalitesinden önce, ekilecek çeşidin bölgenin ekolojik koşulları olarak ifade edilen iklim ve toprak özelliklerine uygun olması gerekir. En önemli faktör ekilecek çeşidin gelişme tabiatıdır. Bölgemizde erkenci, orta ve geç olum grubunda yer alan çok farklı gelişme tabiatına sahip çeşitler yetiştirilmektedir. Daha önce belirtildiği gibi bölgemizde ekilen çeşitler alternatif ve kışlık gelişme tabiatında olan çeşitlerdir. Bölgemizde yazlık çeşit kullanımı yoktur. Burada en önemli sorun bölgemiz ekolojisine uygun olmayan alternatif ve erkenci çeşitlerin bazı yıllar yüksek verim vermeleri nedeniyle tercih edilmesidir. Bu çeşitlerin bir de erken ekilmesi soğuk zararına davetiye çıkartmaktadır. Geççi çeşitlerin soğuk zararından etkilenme oranı oldukça düşüktür. Ancak bu çeşitlerde özellikle Nisan ve Mayıs aylarında yeterli yağış alınamaması durumunda verim düşük kalmaktadır. Bu da bu özellikteki çeşitlerin üreticiler tarafından tercih edilmemesine neden olmaktadır. Bu nedenle şu anda ekolojik olarak bölgemiz için orta olum grubunda yer alan çeşitler daha uygundur. Sonuç olarak, özellikle Akdeniz iklimine uygun olan alternatif ve erkenci çeşitlerin bölgemiz için soğuk zararı bakımından her zaman riskli olduğu söylenebilir.
2-Ekim zamanı: Kışlık olarak yetiştirilecek buğdaylarda ekim zamanını belirlemede en önemli konu toprak sıcaklığıdır. Ekilen tohumun çimlenebilmesi ve meydana gelen fidenin kendini kışa hazırlayabilmesi için ekim zamanında toprak sıcaklığının 5-8 oC civarında olması istenir. Bununla birlikte, üreticilerin alışkanlıklarından vazgeçmesi çok kolay olmamaktadır. Bölgemiz üreticilerinin büyük bir kısmı buğday ekimini Ekim ayında yapmaktadırlar. Eğer iklim koşulları uygun olur kış ılıman geçerse fazla sorun olmamakta ve iyi verim alınmaktadır. Ancak, bu yıl olduğu gibi kış havasında ciddi dalgalanmaların olduğu yıllarda önemli soğuk zararı meydana gelmekte ve bunun sonucunda büyük verim kaybı oluşmaktadır. İklim değişimi nedeniyle bölgemizdeki erken ekimlerde soğuk, hastalık ve zararlı etkileri yüksek boyutlara ulaşmaktadır. Artık bölgemizde ekimlerin istenilen toprak sıcaklığını yakalayabilmek için Kasım ayı girmeden yapılmaması, hatta Kasım ayının 10'undan sonra yapılması uygun olacaktır. Çeşitlerin gelişme tabiatına göre öneride bulunmak gerekirse; Kasım ayı başında geççi çeşitler, 10 Kasım dan sonra orta olum grubu çeşitler, bölgeye tavsiye etmemekle birlikte eğer üreticimiz ekmek istiyorsa 20 Kasım dan sonra erkenci ve alternatif çeşitler ekilmelidir.
3-Gübre miktarı ve uygulama zamanı: Bölgemizde toprakların yapısına bakılmaksızın aşırı gübre kullanımı söz konusudur. Üreticilerimiz tarlalarının toprak yapısındaki farklılığa, kullandıkları çeşitlerin özelliklerine (erkenci, uzun ya da kısa boylu, hastalığa hassas ya da dayanıklı vb.) bakmaksızın hepsine aynı gübrelemeyi yapmaktadır. Oysa gübrelemenin topraktaki besin elementlerine ve ektiğimiz çeşidin özelliğine göre yapılması daha doğrudur. Özellikle azotlu gübrelerin erken ve gereğinden fazla kullanılması önemli tarımsal sorunlara neden olmaktadır. Erkenci çeşidin erken ekildiği bir tarlaya erken dönemde gereğinden fazla gübre verilmesi bu bitkileri abiotik (soğuk, kurak vb) ve biotik (hastalık ve zararlı) stres faktörlerine karşı daha hassas hale getirmektedir. Bölgemizdeki üreticiler, genellikle ilk üst azotlu gübrelemede dekara 25-30 kg üre gübresi uygulandıklarını bildirmektedirler. Bunun ardından tekrar dekara 20 kg üre yada 20-25 kg amonyum nitrat verdiklerini ifade etmektedirler. Basit bir hesapla ekimle birlikte 25 kg 20.20.0, ilk azotlu gübre olarak 30 kg üre, ikinci üstü gübre olarak 20 kg üre yada 25 kg nitrat verdiği durumda, üreticimiz dekara taban gübresi + üre uygulamasında (5+13.8+9.2) 28 kg /da, taban gübresi + üre + nitrat uygulamasında (5+13.8+6.5) 25.3 kg/da saf azot vermiş olmaktadır. Bu oran buğday yetiştiriciliğinde yüksek bir orandır. Bazı üreticilerimiz ise toplam saf madde de dekara 30 kg hatta üzerine çıkmaktadırlar. Bölgemizde kaç kg saf madde olarak azot verilmelidir sorusu zor bir konudur. Çünkü elinizdeki toprağın organik maddesi, ekilen çeşit, ekim zamanı gibi faktörler bunda etkilidir. Bölgemizde ortalama olarak değerlendirecek olursak dekara 15-20 kg dekar saf azot hedeflenebilir. Üst gübrelemede kullanılan azotun artık tek seferde değil bölünerek uygulanması gerekir. Örneğin 20 kg üre verecekse birincide 10 kg, ikinci uygulamada 10 kg üre verilebilir. Son olarak nitrat (20-25 ) ya da üre (10-15 kg) uygulaması yapacaksa hava koşullarına göre tek seferde yada ikiye bölünerek verebilir. Özellikle kurak geçen yıllarda son gübrenin üre kullanılması bitkilerde olumsuzluğa neden olabilir. Uygulanacak saf madde aralığının belirlenmesinde toprağın organik maddesinin % 1 ve altında, % 2.5 hatta 3 ün üzerinde olması dikkate alınmalıdır. Ayrıca uzun boylu, kısa boylu, erkenci, geççi, hastalıklara hassas ya da dayanıklı çeşitlerde gübre uygulamasında önemlidir. Fazla gübre kullanımının yanında üreticilerimiz ilk üst gübreleri bazen oldukça erken dönemde Aralık-Ocak ayında ve fazla miktarda kullanmaktadır. Bu durum, hem gübrenin kaybını artırmakta hem de bitkileri stres faktörlerine açık hale getirmektedir.
Bunların yanında ekim yaptıktan sonra toprak yapımız izin veriyorsa merdane çekilmesi, hatta bitkiler çıkış yaptıktan sonra toprağın kaba olması ya da bitkilerin kışa fazla gelişmiş olarak girmesi ihtimalinin olması durumunda merdane çekilmesi bitki gelişiminin daha kontrollü olmasını sağlayacaktır. Ayrıca bitkilerin fazla sık ekilmesi de bitkiler arası rekabeti artırmakta ve bunun sonucunda bitkiler yatmakta ve daha fazla zarar görmektedir. Bu durumlarda bitkilerin aşırı gelişimini durdurmak için bu uygulamalar yapılabilir.
Şuanda için soğuk zararı görmüş hububatlar için uygun dozda Biostimulant içerikli ürünler kullanılabilir. Üreticilerimizin ekim yaptıkları toprakları iyi bilmeleri, çeşit seçiminde yeterince hassasiyet göstermeleri, tarlalarına tek bir çeşit yerine en az 2 ya da 3 çeşit ekmeleri (ürünü garantiye almak için), çeşitleri uygun zamanda ekmeleri, gübre ve ilaç uygulamalarını ezbere değil bu konuda yeni veriler ve bilgilere göre yapmaları olası stres faktörlerinin zararını en aza indirmede etkili olacaktır.